REKLAM

1 Eylül 2014 Pazartesi

CENAZE ve DEFİN İLE İLGİLİ İSLAMİ BİLGİLER

CENAZE ve DEFİN İLE İLGİLİ İSLAMİ BİLGİLER
Ölmek üzere olan kimse

* Ölmek üzere olan kimse, eğer mümkünse, sağ yanı üzerinde yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırılır. Buna imkan olmazsa, sırt üstü yatırılarak başının altına biraz yastık konarak yükseltilir ve yüzü Kabe`ye doğru çevrilmiş olur. Bu arada azar azar da su içirilir.
* Daha şuûru yerinde iken, ona telkinde bulunulur. Bu da onun yanında kelime-i şehadet getirmek suretiyle yapılır. Ancak söylemesi için ısrar edilmez, sadece işittirilir.
* Ayrıca ölüm halinde olan kimsenin yanında Yasin sûresinin okunması da uygundur.
* Ölüm gerçekleşince, ölünün gözleri hafif hareketlerle kapatılır. Geniş bir bezle çeneler bitiştirilerek, ağzı açık kalmaması için çene altından başın üstüne bağlanır.
* Sonra kolları yanlarına doğru bırakılır ve bacakları uzatılır. Daha sonra elbiseleri soyularak bir örtü ile üstü örtülür ve yüksekçe bir sedir üzerine konur. Şişmemesi için de karnının üzerine bir bıçak v.s. gibi bir demir parçası konur.
* Bundan sonra, ölüye dua etmeleri veya gerekli hazırlıkları yapmaları için, ölünün dost ve akrabalarına haber verilir. Defnedilmesi için acele edilmelidir. Ölünün sebebsiz yere bekletilmesi caiz değildir.
* Ölü yıkanmadan önce, yanında Kur`an okunması uygun değildir. Ölünün bulunmadığı başka bir odada okunabilir.
* Ölünün yanında güzel kokulu bir şeyler bulundurmak da iyi olur.
* Şefkat sevgisiyle ölüyü öpmekte bir sakınca yoktur.

           Cenaze nasıl kefenlenir?
  Ölen erkek veya kadın her müslümanı bedenini örtecek şekilde bir giysi ile kefenlemek farzdır. Bu farz görevini yapmayan müslümanlar günahkâr olurlar. Ölünün kefenlenmesi üç şekilde olur:
    Birincisi, “Sünnet üzere olan kefenleme”dir ki, erkekler için Kamis, İzar ve Lifafe’den ibaret olmak üzere üç kattır. Kadınlar için ise, bu üç parça ile beraber bir baş örtüsü ile bir göğüs örtüsünden ibaret beş kattır.
    İkincisi, “Kefen-i Kifayet”dir ki, erkekler için İzar ve Lifafe olur. Kadınlar için de bunlarla beraber bir baş örtüsü olur.
    Üçüncüsü, “Kefen-i Zaruret’dir ki, hem erkekler için, hem de kadınlar için yalnız bir kattır. Bu durumda ölü, bulunabilen bir parça elbiseye sarılır. Fakat bir zaruret bulunmadıkça böyle bir kat kefen ile yetinilmez.
    Kamis, bir gömlek yerindedir. Boyun kısmından ayaklara kadar uzun olur. Yen ve yakası bulunmaz, etrafı da oyulmaz. İzar ise bir don ve bir eteklik yerindedir ki, baştan ayağa kadar uzun bulunur. Lifafe ise, bir sargı yerinde olup baştan ayağa kadar uzun bulunmakla beraber, baş ve ayak tarafları düğümlenir. Böylece İzar’dan daha uzun bulunmuş olur.
    Kefenin beyaz renkte pamuk bezinden olması daha faziletlidir. Gelenek olarak da beyaz patiskadan yapılmaktadır. Kefenin yenisi ve yıkanmışı birdir. Kadınlar için ipekten kefen ve zaferan ile usfur denilen boyalarla boyanmış bezlerden de kefen yapılabilir.
    Kefenler mümkün olduğu kadar güzel ve ölünün varlığına uygun olmalıdır. Erkeklerin kefenleri, cuma ve bayram günlerinde, kadınların kefenleri de babalarını ziyaret edecekleri günlerde giydikleri elbiselere kıymet bakımından uygun bulunmalıdır. Bu bir ölçüdür. Sünnet mikdarı olan kefenden daha fazlasını seçmek mekruhtur. Hele varisler arasında muhtaçlar veya çocuklar bulunursa, hiç benimsenemez.

    Kefenler daha ölülere sarılmadan önce tek adet olarak birkaç defa güzel kokulu şeylerle tütsülenir. Önce Lifafe tabut içine veya hasır ve kilim gibi bir şey üzerine serilir. Onun üzerine de İzar yayılır. Sonra da ölü Kamis (kefen gömleği) içinde olarak İzar’in üstüne konur. Bu durumda ölü erkek ise, İzar önce soluna, sonra da sağına getirilerek sarılır. Ondan sonra Lifafe de aynı şekilde sarılır. Açılmasından korkulursa, kefen bir kuşak ile de bağlanır.
    Ölü kadın olunca, saçları ikiye ayrılarak kefen gömleği üzerinde göğsü üzerine konur. Bunun üzerine, yüzünü de örtecek şekilde başörtüsü konur. Sonra üzerine İzar sarılır. İzar’ın üzerinden de göğüs örtüsü bağlanır. Daha sonra Lifafe sarılır. Göğüs örtüsü Lifafe’den sonra da bağlanabilir.
    Kefen konusunda, büluğ çağına yaklaşmış erkek çocuklarla kız çocuklar, büluğ çağına ermiş büyükler hükmündedir. Henüz büluğ çağına yaklaşmamış çocukların kefenleri yalnız İzar ile Lifafe’dir; yahut bir kat olarak yapılır. Üç kat yapılması daha iyidir.
    Her şahsın kefeni kendi malından karşılanır. Kefen harcamaları, borçtan, yapılan vasiyetten ve varis hakkından öncedir. Ancak borç karşılığı olarak bırakılan rehin maldan kefene harcama yapılmaz. Rehin alanın hakkı daha önde gelir. Geriye mal bırakmamış olan bir ölünün kefen masrafı, hayatta iken, nafakasını vermekle yükümlü bulunduğu kimselere aittir. Böyle bir kimsesi bulunmazsa, hazine tarafından karşılanır. Bu da mülkün olmazsa, müslümanlar tarafından kefen ihtiyacı karşılanır.
    Kadınların kefenleri, zengin olsalar dahi, kocalarına aittir. Fetva buna göredir. İmam Muhammed’e göre, yalnız mal bırakmayan kadınların techiz ve tekfin masrafları, nafakalarını vermekle yükümlü olan kimselere aittir. Eğer kadınların mallan varsa, masraflar o maldan karşılanır. (İmam Şafiî’ye göre de böyledir.)
    Bir ölünün techiz ve tekfinini varislerinden biri yerine getirse, bu masrafları terekesinden alabilir. Fakat varis olmayan yabancı bir kimse, ölünün akrabasından olsa bile, varislerin iznini almaksızın bu harcamaları yapsa, yaptığı masrafı terekesinden alamaz. İsterse yapacağı masrafı ölünün geriye bıraktığı maldan (terekesinden) alacağına dair şahid tutsun, ister tutmasın, hüküm aynıdır.
     Bir ölünün mezarı açılıp kefeni çalınmış olursa bakılır: Eğer cenaze bozulmamışsa (kokup çürümemişse), yeniden kefene sarılır. Bu kefen, terekesi henüz bölünmemiş ise, bu maldan karşılanır. Terekesi bölünmüş ise varisleri tarafından temin edilir.

Cenaze namazı:
Cenaze üzerine namaz kılmak farz-ı kifayedir. İster bir kişi kılsın, isterse bir cemaat, farz yerine getirilmiş olur. Sadece imamın kılması bile yeterli olur. Ancak ölünün cemaati ne kadar çok olur ise, ölünün o nisbette mağfirete ve rahmete nail olacağı da hadislerde belirtilmiştir. Diğer namazlarda şart olan temizlik, kıbleye yönelmek, avret yerlerini örtmek ve niyet etmek; cenaze namazı için de şarttır. Bundan başka şu şartlar da lazımdır:
1- Ölünün Müslüman olması.
2- Yere konmuş olması, vasıta üzerinde olmaması.
3- Ölünün mevcut olması. gaib üzerine namaz kılmak Hanefi mezhebinde caiz değildir.
4- Cenazenin önde olması, arkada kalmaması...
Diğer namazları bozan hususlar, cenaze namazını da bozar.

Cenaze namazı nasıl kılınır?
Cenaze namazı niyet ve 4 tekbir ile kılınır. Niyet etmeksizin veya tekbirlerden birini getirmeksizin kılınacak namaz geçerli olmaz. Niyet aslında kalben yapılır, dil ile de söylenilmesi sünnettir. Niyette, ölünün erkek veya kadın veya çocuk olduğu belirtilir. İmam olan zat, "Allah rızası için, hazır olan cenaze namazını kılmaya ve cenaze için dua etmeye" diye niyet ederek namaza başlar. Cemaat da aynı şekilde niyet eder, ayrıca, "uydum imama" derler. Yalnızca "uydum imama" denilmesi de yeterlidir. Kur`an okumak (kıraet), rükû` ve secdeler yoktur. Namaz şu şekilde kılınır:
v İftitah tekbiri alınarak eller bağlanır. Ve Sübhaneke okunur. Sübhaneke`de, "Ve teala ceddük" kelimesinden sonra, "Ve celle senaük" ilavesi yapılır.
v Sonra eller kaldırılmaksızın, baş göz işareti yapılmaksızın, ikinci bir tekbir alınarak Allahümme salli ve barikler okunur.
v Sonra üçüncü bir tekbir alınır ve hem ölü için, hem de bütün Müslümanlar için dua edilir. Burada muayyen bir dua yoktur. "Allahümme`ğfirli ve li`l-meyyiti ve li-sairi`l-mü`minine ve`l-mü`minat..." veya: "Rabbena atina fi`d-dünya haseneten ve fi`l-ahireti haseneten ve kına azabe`n-nar birahmetike ya erhame`r-rahimin" duaları yapılabilir. Yahut daha başka herhangi bir dua da olabilir. Bilmeyenler, dua niyetine Fatiha sûresini bile okuyabilirler.
v Sonra dördüncü tekbir alınır ve sağa ve sola selam verilir. Dördüncü tekbirden sonra namaz tamamlandığından, eller salıverilir.
Tekbirden başka olan dualar gizli okunur. Cenaze namazında Kur`an okumak caiz değildir. Ancak dua niyetiyle bazı ayetler okunabilir. Başlangıç tekbirinde imama yetişemeyen kimse, sonraki tekbiri bekler ve onunla namaza girer. Cenaze musalladan kaldırılmadan da tekbiri dörde tamamlar. Cenaze namazında selam vermek vacibtir. Okunan dualar ise sünnettir. Cenaze namazı kılacakların üç saf olması menduptur. Cenaze üzerine bir defa namaz kılınır.

Cenazeyi taşımak:
Cenazeyi mezara kadar taşımak (teşyi` etmek) de sünnettir. Hazırlanmış cenazeleri bir an evvel defnetmek gerekir. Hatta Cuma sabahı hazırlanan cenazenin, cemaat çok olsun diye Cuma namazı sonrasına tehiri bile mekruh görülmüştür. Cenazeleri omuzlar üzerine yüklenerek kabirlerine kadar taşımak, onların haklarında gösterilen en büyük hürmet ve tazim nişanesidir. Cenaze 4 kişi tarafından taşınmalıdır. Zaruret olmadıkça sadece iki kişinin taşıması mekruhtur. Sırtta da taşıması mekruhtur. Cenazeyi omuzda taşımak gerekir. Küçük çocukların cenazesini ise, iki kişi, kollar arasında taşır. Kabristan uzakta ise, cenazenin arabada taşınmasında sakınca yoktur. Cenazeyi takip edenler, arkada yürürler. Cemaatın bir kısmının önde yürümesi caiz ise de, cemaatın bütününün birden önde gitmesi uygun olmaz. Cenazenin sağında solunda değil, arkasında yürüyüp onu kabre kadar götürmekte, büyük sevab ve fazilet vardır.
Cenaze taşınırken veya henüz evde bulunurken feryad edip ağlamak, çırpınmak, dövünmek ve yaka paça yırtmak gibi aşırı hareketler mekruhtur. Sessizce ağlamakta ise, bir sakınca yoktur. Sabretmek, metin davranmak, sevaplı ve faziletlidir.

Cenazelerin kabre konması:
Cenazeyi gündüz gömmek müstehaptır. Cenaze kabrin yanına getirilip yere konmadan cemaatın oturması mekruhtur. Cenaze kabre konulacağı zaman, bir-iki kimse kabre inerek, kabrin kıble tarafından cenazeyi tabuttan olduğu gibi alırlar. Kıbleye doğru kabre indirip sağ tarafı üzerine yatırırlar. Bundan sonra kabir toprakla örtülmeye başlanır. Bu arada Kur`an`ı güzel okuyan birisi tarafından Yasin, Tebareke, İhlas, Muavvizeteyn ve Fatiha sûreleri okunup ölünün ruhuna hediye edilir. Cemaatın hemen dağılması uygun değildir. Cenazeyi kabre koyarken hazır bulunanların kabre üçer kürek toprak atmaları müstehabtır.

Cenazelerde yanlış uygulamalar:
1) Cenaze yakınlarının bağırarak ağlaması uygun değildir. Sessiz ağlamakta mahzur yoktur.
2) Definden sonra kabrin başında taziyede bulunmak yanlıştır, uygun olan dua etmektir.
3) Cenazede lüzumsuz yere konuşmamalı, cenazede ,kabristanlıkta kesinlikle gülmemelidir.
4) Kadınların, cenaze namazına ve defin işlerine katılmaları uygun görülmemiştir.
5) Cenazeyi götürürken sesli olarak zikir yapmak, Kur'an-ı Kerim okumak, tekbir getirmek veya "Her canlı ölecektir” diye bağırmak yanlıştır, sessiz olarak Allahı anmak ise güzel bir davranıştır.
6) Cenaze omuzlardan indirilmeden oturulmaz; omuzlardan indirildikten sonra da özürsüz ayakta durulmaz.
7) Üç günden sonra mazeretsiz taziyede bulunmak uygun bir davranış değildir.
8) Definden sonra cenaze evinde taziye dışında bir maksatla toplanmak uygun değildir. Taziye vesilesi ile gelinmiş ise Kur'an-ı Kerim okunması güzeldir.
9) Cenaze evinde birinci, üçüncü, yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gündür diye halka yemek vermek uygun görülmemiştir. Ancak sevabı ölünün ruhuna hediye niyetiyle herhangi bir zamanda fakirlere yemek vermek güzel olur. Kabrin başına toplanıp yemek yemek uygun değildir.
10) Cenazeyi tabut ile defnetmek uygun görülmemiştir, ancak toprak çok yumuşak olup yıkılma korkusu olursa yapılabilir.
11) Cenazeye iştirak edenlerin cenaze namazını kılmadan geri dönmeleri uygun değildir. Namazdan sonra cenaze sahibi izin verirse definden önce dönmekte sakınca yoktur.

1 yorum:

  1. Ölüye Kur'an okumak caiz değildir sadece dua edilir...öz özellikle yasin okumak dine aykırı dır çünki Yasin'in manasında bu kitabı diriye okuyun diye indirdik diyor.

    YanıtlaSil

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.