REKLAM

25 Kasım 2015 Çarşamba

Kabe’yi Birde BöyleTanıyalım

Kabe’yi Birde BöyleTanıyalım

Kabe, Mekke’de Mescid-i Haram’ın ortasında yer alır. Kabe, dört köşeli, küp demektir. Kur’an-ı Kerim’de “Beytullah” (Allah’ın Evi), “el Beytül’l –Atik” (en eski ev), “el- Beytül-Mamur”, “el-Beytül Haram” (korunmuş ev) gibi isimlerle adlandırılır. Ayrıca, yüce tutulan anlamında “Kabe-i Muazzama” da denir. Kabe 14 m. yükseklikte, köşeden köşeye de 15 m. kadar ayrı ayrı ölçülerde genişliğe sahiptir.

Kabe’nin Rükünleri:
Kabe’nin her bir köşesi 4 ayrı coğrafi yönü gösterir. Bunlardan:
Doğu yönünü gösteren köşe Rükn’ül Hacer’ül-Esved, Kuzey yönünü gösteren köşe Rükn-ül Iraki, batı yönünü gösteren köşe

Rükn’üş-Şamı,
Güney yönünü gösteren köşe de Rükn’ül Yemani’dir.
Peygamberimiz, tavafa başlarken ve Hacer’ül-Esved’in her karşısına geldiğinde selamladığı gibi Rükn’ül-Yemaniyi’de selamlamıştır. Hz. İbrahim, Hz. İsmail ile Kabe’yi Hz. Adem’in attığı temeller üzerine iki kapılı ve üstü açık olarak inşa etmişti. Daha sonraları Kabe birçok kez tamir görmüş olup, bunların en önemlisi 605 yılında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Hacer’ül Esved’i yerine koyarak Kureyş kabilelerinin tamirat çalışmalarındaki hakemlik yaptığı olay olmuştur.
Osmanlılar döneminde de, I. Ahmet ve IV. Murat zamanında önemli tamiratlar ve yenilikler yapılmış olup, en kapsamlı tamirat 1997’de yapılmıştır. Kabe 14 m. yüksekliğinde ve 1.25 m. kalınlığında duvarlarla örülüdür. Köşeden köşeye de 15 m. kadar da ayrı ölçülerde genişliği vardır. Kabe’nin içinde Rükn’ül Irakı köşesinde damına çıkılan bir merdiven, güney ve kuzey yönünde dizilmiş üç sütun mevcuttur.

Hacer’ül Esved:
Hacer’ül Esved, Kabe’nin doğusunda 1.15 m. yükseklikte, gümüş muhafaza içindedir. Hacer’lül Esved siyah taş anlamındadır. Hz. İbrahim Kabe’yi inşa ederken, tavafın başlangıcını belirlemek için onu Ebu Kubeys dağından getirerek buraya yerleştirmiştir. Hz. Ömer (ra): “Biliyorum ki, sen bir taşsın. Ne zarar, ne de fayda verirsin. Eğer ben, Rasulallah’ın sana dokunduğunu görmeseydim, sana
el sürüp öpmezdim.” 26 demiştir Hacer’ül Esved’i selamlamak, Allah’a verilmiş
olan sözü yenilemek anlamındadır. Ruhlar aleminde verilen söz burada yeniden sembolik olarak tazelenmiş olur.

Altınoluk (Mizab):
605 yılında Kureyş Kabilesi Kabe’yi inşa ederken tavandaki suyun akması için bir oluk koymuşlar, daha sonra Emevi halifelerinden I. Velid döneminde 96 ilk kez altınla kaplanmıştır. Osmanlı padişahları IV. Murat ve Abdulmecid tarafından altınoluk yenilenmiş, en son 1997’de değiştirilmiştir.

Mültezem:
Hacer’ül Esved ile Kabe kapısı arasındaki 2 metrelik yere mültezem denir. Sıkı sıkıya yapışılan anlamındadır. Hadislerde duaların kabul edildiği yer olarak bildirilmiş olup, Peygamberimizin mültezeme gelerek göğsünü, yüzünü ve ellerini oraya yapıştırarak dua ettiği rivayet edilmiştir.

Kabe Kapısı:
Hacer’ül Esved’e 2 m. uzaklıkta olup, yerden 1,90 m. yüksekliktedir. Kapının yüksekliği 3,10 m. olup, genişliği de 1,90 m.’dir. Hz. İbrahim Kabe’yi inşa ederken kapı yerini boş bırakıp, kapı takmamıştı. Kabe ilk yapıldığında şimdiki kapısının karşı duvarında da bir kapısı vardı. Kapıyı ilk kimin taktığı bilinmemekte olup, 605 yılında Kureyş tamir yaparken kapıyı teke indirmiş ve yerden 2 m. kadar yükseltmiştir. Kabe kapısı ilk kez Halife I.Velid tarafından altınla kaplatılmıştır vebirçok kez yenilenmiştir.

Kabe Örtüsü:
Kabe’ye örtü asma adeti Peygamberimiz döneminin öncesinde de görülmektedir. Bu zamana kadar da örtü kullanılmıştır. 1943 yılına kadar Osmanlı’nın kullandığı Kabe örtüsü kullanılmaktaydı. Şimdilerde ise Hudeybiye taraflarında özel bir fabrikada dokunmaktadır. Örtü 14 m. uzunluğunda olup, 48 parçadan oluşmaktadır. Kabe’nin 4 tarafını çevreleyen yukarı kısımdaki yazı kuşağına “hızam” denir. Uzunluğu 45 m.’yi bulmaktadır. Örtünün kendisi de yazılı olarak dokunmuştur. Bu yazılar altın ve gümüş teller kullanılarak yazılmaktadır.

Hicr:
Rüknü’ş Şami ve Rüknü’l Baki köşelerine yarım daire şeklinde 1,30 m. yüksekliğindeki duvarla örülü yerdir. Hicr-i İsmail adı da verilir. Burası önceleri Kabe’ye dahilken, 605 yılından itibaren Mekkeliler burayı Kabe’nin dışında tuttular. Bu alanın Kabe’den olduğu anlaşılsın diye burayı taş duvarla belirgin hale getirdiler. Hz. Aişe’den rivayet edilir ki: “Rasulullah (s.a.v.) beni elimden tutup Hicr’e soktu ve: “Kabe’ye girmeyi arzu edersen burada namaz kıl!” dedi.” (28) Bu rivayette Peygamberimiz (s.a.v.) Hicr’in Kabe’nin bir parçası olduğunu bildirmektedir. Onun için tavaf Hicr’i İsmail’in dışından yapılır.

Makam-i İbrahim:
Kabe’ye yaklaşık 15 m. kadar uzakta olup, Kabe’nin inşası sırasında Hz. İbrahim’in Kabe’nin duvarını örmek için üzerine çıkıp iskele gibi kullandığı, üzerinde İbrahim’in (a.s.) ayak izinin bulunduğu taştır. Önceleri Kabe’ye bitişikken, Kabe’yi engellediği için Hz. Ömer tarafından bugünkü yerine getirilmiştir.

Kura’n-ı Kerim’de:
“Biz, Beyt’i (Kabe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenilir bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin.” buyurulmaktadır.

Ayrıca:
“Orada apaçık nişaneler, İbrahim’in makamı vardır. Oraya girenler emniyette olur.” ifadelerinde iki yerde Makam-ı İbrahim’den bahsedilmektedir. Tavaf zamanı izdiham yoksa Makam-ı İbrahim’de namaz kılmak daha faziletlidir. Makam-ı İbrahim’in karşısında bulunduğunda ayağını hangi sağlam temellere basman gerektiğini ve İbrahimî duruşa çağlar ötesinden sahip çıktığını unutmamalısın!.

17 Mayıs 2015 Pazar

MURSİ BU AYETLERLE AMEL EDENLERDEN,, YA SİSİ...?

FDيُرٖيدُونَ اَنْ يُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَاْبَى اللّٰهُ اِلَّا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ  
Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz   Tevbe suresi 32

يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ قٖيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فٖيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُ
Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, "Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım"  diyecekleri gün kendilerine, "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın" denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet,  onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır  Hadid suresi 13
يَهْدٖى بِهِ اللّٰهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِهٖ وَيَهْدٖيهِمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ
Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir   Maide suresi 16
اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا اَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ
Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar   Bakara suresi 257
    قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ قُلِ اللّٰهُ قُلْ اَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ نَفْعًا وَلَا ضَرًّا قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الْاَعْمٰى وَالْبَصٖيرُ اَمْ هَلْ تَسْتَوِى الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ اَمْ جَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِهٖ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ قُلِ اللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki: "O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?" De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir   Rad suresi 16.
 اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِى الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ
Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir  Rad suresi 26...

22 Ocak 2015 Perşembe

Sakalları uzatın, Bıyıkları kısaltın, MECUSİLERE BENZEMEYİN

    Bıyıkları kısaltın,   
Sakalları uzatın,


Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah'a karşı yalan uydurmak için, "Şu helâldir", "Şu haramdır" demeyin. Şüphesiz, Allah'a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler  وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ اِنَّ الَّذٖينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ   Nahl suresi 116
Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab'dan olmadığı hâlde Kitab'dan sanasınız diye (okudukları) Kitap'tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, "Bu, Allah katındandır" derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.   وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَرٖيقًا يَلْوُنَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ   Ali_İmran suresi 78


Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir  وَاَطٖيعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رٖيحُكُمْ وَاصْبِرُوا اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِرٖينَ   Enfal suresi 46.     Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik  مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفٖيظًا   Nisa suresi 80   Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır   وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا   Ahzab suresi 36
RESULULLAH sav BUYURUR Kİ:  (( إِذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ، وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ.))[ رواه البخاري ومسلم ]  "Sizi bir şeyden yasakladıysam, ondan sakının.Size bir şeyi yapmanızı emrettiysem, ondan gücünüz yettiği kadarını yapın (yerine getirin)." (Buhârî; hadis: 7288. Müslim; hadis no: 1337)   
   عشر من الفطرة: قص الشارب، وإعفاء اللحية، والسواك، واستنشاق الماء، وقص الأظفار، وغسل البراجم، ونتف الإبط، وحلق العانة، وانتقاص الماء"   Hz. Âişe (R) anlatıyor: “Rasulullah (S) buyurdular ki: ‘On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak (burna su çekmek), mazmaza (ağza su çekmek), tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkama, koltuk altını yolmak, etek traşı olmak, intikâsu'lmâ yani istinca yapmak..’ ”
Sakal traşı, Nisa süresinin 119. ayetinde: ("Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler."  Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür. وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِیًّا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبٖينًا).     sözü edilen Allah'ın yarattığı şeyi değiştirmek demektir. Şeytana uyularak yapılân bu hareket de yasaktır.
- Sakal, erkekleri kadınlardan ayıran bir özelliktir. Sakalını traş eden erkekler kadınlara benzemektedirler. Erkeklerin kadınlara benzemesi de dinen yasaklanmıştır. 
- Kisra'nın Peygamber (s.a.)'e gönderdiği iki elçinin ikisi de sakallarını kesmiş, bıyıklarını ise uzatmışlardı. Rasulullah (s.a.) huzuruna gelen bu adamların yüzlerine bakmak istemedi ve onlara "Yazıklar olsun, size bunu kim emretti?" diye çıkıştı. Onlar da "Bize bunu Rabbimiz (Kisra) emretti." dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu; "Fakat Rabbim bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti." (Hasen bir hadistir İbni Cerir et-Taberi rivayet etmiştir.) 
- İbni Teymiyye  el-İhtiyaratu'l-Ilmiyye'de şöyle der: "Sahih hadislerde de belirtildiği üzere sakal tıraşı haramdır. Kimse mübah görmemiştir." 
Hanefilerden İbni Abidin Reddül Muhtar'da şöyle der: "Erkeğin sakalını kesmesi haramdır." 
İmam Şafii de el-Ümm de sakalı tıraşın haram olduğunu belirtmiştir. 
Malikilerden de el-Adevî, imam Malik'den sakal tıraşının mecusilerin işlerinden olduğunu nakletmiştir. 
İbni Abdiller de Temhid de sakal tıraşının haram olduğunu söyler. 
- Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Selem) hadisi şeriflerinde işaret buyurdukları gibi:  لاَيَزْنِى الزَّنِى حَيْنَ يَزَنِى وَهُوَ مُؤْمِنٌ وَلاَيَسْرِقُ السَّاِرِقُ حَيْنَ يَسْرِقُ وَهُوَ مُؤْمِنٌ وَلاَيَشْرِبُ الْخَمْرَ حَيْنَ يَشْرِبُهَا وَهُوَمُؤْمِنٌ “Zina eden mümin olarak zina etmez; hırsızlık eden mümin olarak hırsızlık etmez; içki içen de mümin olarak içki içmez.” 
- Aynı şekilde, Hz. Peygamber sav müşrik veya mecusilere benzememeyi emretmiştir. Sakalı traş etmek onlara benzemektir.

- أنْهِكُوا الشَّواَربَ، وَأعْفُوا اللِّحى   “Bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın; müşriklere muhâlefet edin..”  Buhârî, Libas, 63-64; Müslim, Tahâret, 52; Ebu Dâvûd (4199); Tirmizî (2764); Nesâî (taharet 14); Ahmed (2/16, 356, 365, 366, 387); Beyhâkî (1/151).


Andolsun, Allah'ın Resûlünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.  لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖى رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيرًا  Ahzab suresi 21 
Örnek gösteren  Allah,cc.. örnek olan O'nun elçisi, Son Peygamberi, Sevgisinin Rehberi, Âlemlere Rahmet, bir adı da Ahmed olan Efendimiz sav dir, örnek alacak olanlar ise müminler; ama sıradan müminler değil, umudunu Allah'a ve âhiret (ebedî hayat) mutluluğuna, dünyada ve âhirette Allah'ın lütfuna bağlamış olan, O'nu gönül, şuur ve dilinden düşürmeyen, O'nunla var olan, her işin önünde içinde ve sonunda O'nunla olan, olmak isteyen müminler. İşte bunlar için, bizzat Allah'ın, cc Kitabı'nda gösterdiği örnek Muhammed Mustafâ'dır. s.a.v

HARAM İSE KESİN UZAK DUR
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında jilet yoktu, mecburen sakallıydılar demek ne saçma bir şey...
Devlet memurlarında sakal bırakmak inşallah serbest olur. Buna bir el atılması lazım.
4 mez­he­bin fık­hın­da er­ke­ğin sa­ka­lı­nı ji­let­le tı­raş et­me­si ha­ram­dır. An­cak ça­lış­tı­ğı iş­ten do­la­yı tı­ra­şa mec­bur­sa bu­ra­da za­ru­ret hâ­sıl olur. Ki­şi ha­ra­ma gir­me­ye­ce­ği bir iş bu­la­na ka­dar ora­da ça­lı­şa­bi­lir. An­cak o sü­re zar­fın­da iş ara­mak zo­run­da­dır.
Jiletle sakal tıraşı haramdır. Ancak tam kazımayıp da 1 numara, 2 numara gibi dibi kalıyorsa haramdan kurtarır. Ama sevap kazanamaz. Sakal bırakmış olmaz. Sünnet sevabı alamaz. Çünkü sünnet sevabı almak için bir tutam olması gerekmektedir. Zaten bir tutamdan yukarı doğru kısaltmayı hiçbir fıkıh âlimi mubah görmemiştir. Sakalı bırakmaktan bahsetmiyorum. Kısaltmaktan bahsediyorum. Mubah denilmemişse caiz değil demektir. Caiz değil demek de günah demektir. Bunları anlayalım.
Ancak haram ayrı bir şey. 4 mezhebin fıkhında erkeğin sakalını tıraş etmesi haramdır.
https://www.facebook.com/vahded4/posts/874750399244329?comment_id=875097945876241&notif_t=feed_comment

7 Ocak 2015 Çarşamba

Gayri Müslime Allah rahmet etsin denir mi?

Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.   
   Bir kişinin ahirette kurtulmasının sebebi imandır. İslam dışında hangi din üzere olursa olsun ondan kabul edilmeyecektir… يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّپَاتِهٖ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا اَبَدًا ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ  Tegabun suresi  9  


Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü'minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, "Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok" diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. وَالَّذٖينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْرٖيقًا بَيْنَ الْمُؤْمِنٖينَ وَاِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَا اِلَّا الْحُسْنٰى وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ  Tevbe suresi 107


Ölen gayri Müslime Allah rahmet etsin denir mi?
   Bazı Müslümanlar şuursuzluktan ve ilim eksikliğinden dolayı böyle hatalara düşebiliyorlar. Ölen bir gayri müslimin arkasından “Allah rahmet eylesin” veya “mekanı nur olsun” veya “kabri nur olsun” gibi ifadeler kullanabiliyorlar. Bu ifadeler dinimizce uygun değildir. Çünkü Allah’ın rahmeti kafirlerden kurtulmak için zaten bir vesile kılınmıştır:
   “Ve bizi, kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” (Yunus 86)

Öncelikle bilmeliyiz ki, Müslüman olmayanlar kurtuluşa erememiştirler.
   “Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de hüsrana uğrayanlardandır.” (Al-i İmran 85)

   “Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir” (Zümer 22)

   “Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr 20)

   “Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.” (Mü’minun 1)

  “Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac 77)

   Burada akla gelen en önemli soru kişi gayri Müslim de olsa yaptığı iyi ve güzel hizmetlerin karşılığını alacak mıdır?

   Öyle ya adam kendisini insanlığın hizmetine adamış, yetime, yoksula bakmış, yardımlarına koşmuş.

   Bu gayri Müslimin yaptığı işler ona fayda verir mi?

   “… O kişiler ki, Yahudi olmuşlardır. Bir de o sabiler ile Hıristiyanlar; işte her kim Allah’a ve o son resulüne inanır ayrıca Salih bir amel de işlerse, artık onlar üzerine hiçbir kork yoktur ve ancak onlar mahzun olmayacaklardır.” (Maide 69)

   Mesela bu ayette Salih bir amel işleyen Yahudi ve hıristiyanın üzerine hiçbir korku olmayacağı beyan edilmiştir ancak TEK BİR ŞART koyulmuştur: ALLAH VE RESULÜNE İMAN ETMEK!

   Bütün hayırlar Allah’a ve resulüne iman etmek, yani Müslüman olmaktan geçer… İman etmeyen kafirlerin yaptığı iyi şeyler onları kurtuluşa götürmeyecektir:

   “De ki: Size en çok ziyana uğrayanları haber verelim mi? Onlar dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı (dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı) inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Onlar için, kıyamet günü, hiç bir terazi tutmayız. (çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartıya girecek makbul şeyleri kalmamıştır.)” (Kehf 103, 104, 105)

   “Kâfirlerin iyi işleri engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır; ama yanına varınca, umduğunu bulamaz.” (Nur 39)

   “Kâfir olarak ölenlerin işleri, dünyada da, ahirette de boşa gider.” (Maide 5)

HİÇ Mİ FAYDASI OLMAZ!
   Cennet derece derece olup cehennem de tabaka tabakadır. Ve cehennemde 7 tabaka vardır. Her bir aşağı tabakanın azabı diğerlerine göre daha şiddetlidir. Mesela münafıklar Firavun’dan bile daha üst tabakada cehennemin en şiddetli kısmında olacaklardır.
“Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.” (Nisa 145)

   “Allahü teâlâ, Cehennem kapıcısına, cömert kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafif yere koy” buyurur.” (Deylemi, Ebu-ş-şeyh)

   Cehennem azabının en hafifi bile çok şiddetlidir. Dünyadaki ateşten kat kat daha şiddetlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
   “Cehennemde en hafif azap gören, beynini kaynatan ateşten iki nalın olan bir kimsedir. Bazıları topuğuna kadar ateşe girmiş olarak azap görür. Kimi dizlerine kadar, kimi göğsüne kadar, kimi burnuna kadar, kimi de tamamen ateşe batmış olarak azap görür.” (Hâkim)

   Buna göre imanı olmayan bir insanın dünyayı abat etmesi bile kendisine bir kurtuluş sağlamamakla birlikte cehennemde tabakasının düşük olabileceği anlaşılmaktadır.

   Çünkü o kişi yaptığı iyi işleri imanı olmaması nedeniyle Allah’ın rızasını kazanmak için yapmamıştır. İmam-ı Rabbani mektubatının 114. mektubunda şöyle buyuruyor:
   “Peygambere tabi olmak amacıyla öğlen vaktinin yarsında yapılan az bir uyku, onun şeriatına uymayan binlerce geceyi ihya etmekten (mesela Budist gibi bazı müşriklerin kendince yaptığı riyazetlerden) daha faziletlidir.” Çünkü onlar yok hükmündedir.

ÖLEN KAFİRE ALLAH RAHMET ETSİN DENİR Mİ?
   Bazıları: “O, Rahman ve Rahimdir” veya “Merhametlilerin en merhametlisidir” ayetlerini göstererek “Allah rahmeti çok geniştir, o dilerse affeder” demektedirler.

   RAHMAN VE RAHİM NE DEMEKTİR?
   Her an okuduğumuz Besmele-i şerifte geçen Rahman ve Rahim isimlerinin manasını hiç merak ettiniz mi?

   Rahman: Dünyada mün’min kafir ayırt etmeden merhameti ile muamele edendir (hayat, rızık, genişlik verendir) Eğer öyle olmasaydı dünyada kafirlere bir yudum su içirilmezdi.
   Rahim: Ahirette rahmeti sadece mü’minleri kuşatıcı olandır. Rahîm sıfatının tecellileri daha çok ahirette görülecek, Cenab-ı Hakk’ın oradaki ikram ve ihsanları müminler için olacaktır. Pek çok ayette Rahîm sıfatı zikredilerek, Cenab-ı Hakk’ın müminleri bu sıfatla bağışlayacağı belirtilmiştir.

   “O, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için üzerinize melekleriyle birlikte rahmetini gönderir. Allah mü’minlere çok merhamet eden (rahîm) dir” (el-Ahzâb, 33/43)

   Diğer bir mesele Allahu Teala kimi affedip affetmeyeceğini daha dünyada iken bizlere bildirmiştir:
   “Ayetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe azabı tadmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten Allah güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.” (4/56)

   “Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiçbirisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.” (3/91)

   “Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.” (3/131)

   “Kâfirlerin azapları hiç hafifletilmez.” (Bekara 86)

   Allahu Teala başka bir ayette “…Allah vadinden dönmez.” (Zümer 20) buyrulmaktadır. Dolayısıyla kafirlerin rahmetten nasipleri yoktur.

KABRİ NUR OLSUN DENİR Mİ?
   Buraya kadar şunu anlıyoruz: Kişi iman etmedikçe yaptığı hiçbir iş ahirette kurtuluşuna vesile olmuyor ve o kişi Allah’ın rahmetinden uzak olduğu halde cehennemde ebedi bir azaba layık oluyor. Dolayısıyla bu kişinin kabrinin nur olması da düşünülemez. Çünkü bir hadis-i şerifte bildirildiği üzere: “kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.”

   Şu halde bir gayri Müslim ne kadar iyi kalpli olursa olsun, ne kadar cömert ve iyilik sever olursa olsun ölümünün ardından “Allah rahmet etsin, kabri nur olsun” gibi ifadelerden kaçınmalıdır. Yaptığı iyilikleri sayılabileceği gibi “Müslüman olsaydı kurtuluşa ererdi” veya “Müslüman olsaydı derecesi büyük olurdu” gibi ifadeler kullanılmalıdır.

   Maalesef bazı sunuculardan tutun avam halkımıza kadar bu konuda bilinçsiz olduğumuz gözlerden kaçmıyor. Ölen kişiden bahsederken ağız alışkanlığı ile “Allah rahmet etsin, kabri nur olsun” gibi ifadeler kullanabiliyorlar. İnsanların bu hali şuursuzluktan kaynaklanıyor ancak bu sözler elfaz-ı küfre girebilir. Allah’a küfreden, ondan başka ilaha tapan (belki ineğe, belki sineğe) İsa Aleyhisselam için “Allah’ın oğlu” diyen kişiye “nur” “rahmet” dilemek aklı selim olan Müslümanın yapacağı bir iş değildir.

   “İşte bunlar, gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır.” (4/151)

   “İnkâr edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: “Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” Onlar: “Evet.” dediler. Ancak azab kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu.” (39/71)

   “Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: “Gerçekten onlar ateşin halkıdır” sözü böylece hak oldu.” (40/6)

ALLAH BİZDEN DAHA MERHAMETLİ
   Şunu hiç unutmayalım ki, Allahu Teala bütün insanlığın merhametinin toplamından daha merhametlidir. Kendisine isyan edenleri, kendisine küfredenlere Ancak yukarıda zikredilen ayetlerden de anlaşılacağı üzere kendisine iman edilmemesine, gönderdiği hak dine ve Peygambere tabi olunmamasına rahmeti ile değil gazabı ile muamele edecektir. Bunu Rabbimiz açık bir şekilde beyan etmiştir. Bize düşen felsefe yapmak değil Rabbimizden indirilene iman edip itaat etmektir.

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.